Translate

19 Kasım 2013 Salı

AŞKLAR,ÖLÜMLER, ÖLÜMLÜ AŞKLAR...

'Kaç aşktan oluşmuş bir şeydi Aşk '
Murathan Mungan' ın Şiirinden aklıma düşen bu cümleye hep kafa yormuşumdur.
İnsan her aşk hikayesinde ruhunun bir başka tarafını sınar sanki.Bir ilişkide çok sabır göstermek, bir diğerinde fedakar olmak, gibi gibi...
Belkide bizi biz yapan şey toplamda beşeri ilişkilerimiz olduğundandır.( Keskin bir konu olduğundan aşkı ele alıyorum.)
İnsan olarak aslında etkileştikce başkalaşır; başkalaştıkca yabancılaşırız.Konu aşk olduğunda ise işin bu kısmı bilim insanları tarafından hastalık olduğu düşünülen davranış biçimlerinde keskinlik kazanır.
Kendimize, bir başkasıyla etkileşmekten okadar yabancılaşmışızdır ki; sürprizlerle dolu yeni kimliğimizin tek sebebinin karşı taraf olduğunu düşünürüz.Oysa etkileşmek işteş bir fiildir.
Aşık olan insanların ağızından sıklıkla bu sebepten "O çok başka, Onun yanında kendimi bir başka hissediyorum" ya da "Sen bana ne yaptın böyle..." gibi - hafif cilve içerir -cümleler duyduğumuzu düşünürüm. Nihayet içimizde kimliği belirlenememiş hissiyatları kişiyle özdeşleştirerek barkodlarız.
Bir süre sonra fazla teşvik-i mesai den kişi kafamızda normalleşir.Aynı duyguları kesintisiz hissetmek bunu bir lüks olmaktan bağımlılığa dönüştürür.Tıpkı sıgaradan nefret edenlerin içmeden edememesi gibi.Zaman zaman nefret etmemize rağmen çakılı kalırız.
Ve Aşkın beyin ölümü gerçekleşir. Çözebildiğimizde, hislerimizi gerçek nedenleriyle algılayabildiğimizde; şifre çözülür,büyü bozulur.

Artık her şey rutine oturur.Tıpkı geminin karaya oturduğu gibi. Yüzmezse gemi olmuş olur mu?
İşte burada insan-ı neviye göre davranış biçimleri gelişir.Bazıları artık emniyetli bir ilişki olduğu için evlenerek aşkı öldürür.Bazıları da gemisini alıp başka denizlere yüzdürür.Gemiyi külliyen terk edenlerde olabilir ki; bu da aşkı öldürür.
İşte tam da bu yüzden kaç Aşktan oluşmuş bir şeydi Aşk.

Tıpkı hayat gibi. Ellerimizde olgunlaşan hayatlarımız, bir gün bizden alınacak.İnsanın ilk önce hayata aşık olduğu geliyor akla.Bunu bilerek ve her gün unutarak bizim için Sürprizleri, adrenalini, acısı, çilesi bitmeyen hayatı, çok mecbur kalmadıkça terketmiyorsak ona olan katışıksız aşkımızdandır kanımca.

Belki de çocukluğumuz bu sebepten korunası ve kutsaldır.Aşkın ilk evresi olduğundan keşfedilecek ve heyecan veren  çok şey olduğundan.

Hayat öğrendiklerimizle rutine oturduğunda pek de seçenek yoktur.

Ölümü unutarak yaşamaktan daha sinir bozucu olansa, günün rutininde kaçırdıklarımızdır aslında.Ve her hatırladığımızda aynı mıymıntılıkla hayıflanırız.Evet ya...Hayatı kaçırıyoruz!...

Aşk gibi Hayat da başkalaşıp dönüştüğümüz, dönüşüp yabancılaştığımız idrak edip tatbik ettiğimiz süreçtir sonunda.
Kayda değer her bilgiyi ve deneyimi algılayıp barkodluyoruz.

Ve sanırım hayata dair herşeyi anladığımızda ölüyoruz...
Salağa mı yatsak?
Belki hep aşık; hep hayatta kalırız...

Sevgiler...


1 yorum: